DEMOKRITOS
DEMOKRITOS:
Demokritos’un doğduğu yer İonia’da Teos ( Urla’nın güneyinde) olmalı. Kendisine “Abderalı filozof” deniyorsa da, belki de sonradan buraya gelip yerleşmiştir.Uzun yolculuklara çıkmış, bütün Yunanistan’dan başka, Mısır’ı, Anadolu’yu, İran’ı dolaşmış. Yurdunda siyaset işlerine hiç karışmamış, köşesine çekilmiş bir bilgin hayatı yaşamış. “Bir tanıtı bulmayı, Pers kralı olmaktan üstün tutarım” dermiş. İlkçağın en büyük doğa araştırıcısı sayılır. “Varolan” ona göre de, meydana gelmemiştir, yok olmayacaktır, değişmezdir, hep kendi kendisiyle aynı kalır. Ama “varolan”ın dışında bir de “varolmayan”, yani “boşluk” da, uzay da vardır.Uzay yüzünden “varolan”, kendileri artık bölünmeyen, görülemeyen kılıklara (ideai) ayrılır.Bunlara da Demokritos atom (bölünemeyen) adını verir. Atomlarda olabilen biricik değişiklik harekettir, yani yer değiştirmedir. Atomların birbirlerinden ayrılmaları, sadece nitelik bakımındandır, sadece büyüklük, küçüklük, yer, düzence vb. ayrılıklarıdır. Onun için Demokritos atomlarda ( bu gerçek varlıklarda) renk, ses, sıcaklık, soğukluk vb. niteliklerin bulunmadığını söyler. Renkleri görmemiz, sesleri işitmemiz, sıcaklığı duyumlamamız, tatlıyı, acıyı tatmamız, ancak, bir duygu yanılmasıdır, bir “karanlık” bilgidir. Duyular, asıl gerçeği, yani nesnelerin artık bölünemeyen son parçalarını (atomları) bilebilecek gibi keskin değildirler. Duyu bilgisi nesnelerin iç dokusunu, gerçek yapısını göremez, bunu ancak düşünen akıl kavrayabilir. Ama bunu söylemekle Demokritos, henüz düşünme ile algı, düşünülen dünya ile algılanan dünya arasında ilkece bir ayrılık yapmıyor; bu ikisini birbirinden ayıran yalnız, keskinlik ve kesinlik dereceleridir. Demokritos Anaxagoras’ın anlayışı ile savaşarak, onun teleolojik açıklama denemesi karşısına çok kesin bir mekanist görüşü koyar: Evren yalnızca atomların çarpışmaları ve birbirleri üzerindeki basınçları ile oluşmuştur; evrendeki oluşa kesin bir zorunluluk egemendir; bütün olup bitenler, nedenlerden zorunlu olarak meydana gelmişlerdir. Böylece Demokritos, Anaxagoras’ın öğretisinde belirir gibi olan erek (telos) kavramını kabul etmediği gibi, rastlantı kavramını da açık olarak reddeder: Rastlantının sözünü etmemiz yalnız bilgisizliğimizden ileri gelir; bir olayın nedenini bilmedik mi, bunu rastlantıyla açıklamaya kalkışırız. Bu görüşüyle de Demokritos mekanist bir doğa biliminin temellerinin atmış oluyordu. Demokritos “ gerçek, atomlar ve atomların hareketleridir” öğretisini ruhu açıklamada da kullanır. Örneğin, algı ile düşünme, bu iki ruh olayı ona göre vücudumuzdaki atomların en incesi, en hafif ve en düzü olan ateş atomlarının( bunlar vücudu sıcak tutarlar, hareketli, dolayısıyla canlı kılarlar) bir hareketidir. Bu da açıkça materialist bir anlayıştır. Gerçi Demokritos’tan önceki filozoflar da “varolanı”, bu arada ruhu da, cisimsel saymakla materialisttirler, ama Demokritos’unki çok bilinçli bir materializm. Demokritos’un ahlak öğretisi de doğa felsefesine dayanır. Kalan birçok fragment’den, onun “doğru bir yaşayışın dayanakları nedir?” sorusunu, kendisinden önceki felsefede bulamadığımız bir ölçüde araştırdığını görüyoruz. Bu bakımdan Demokritos bir geçit döneminin düşünürüdür. Ondan önce başlıca kosmos (doğa) sorunu üzerinde durulmuştu: Demokritos’ta ise insan hayatı ile ilgili sorunlar, kosmos sorunu kadar yer almışlardır. Nitekim Yunan felsefesinin bundan sonraki dönemi de başlıca insan ile ilgili sorunları ele alacaktır. Demokritos’a göre duygular ile istekler de ateş atomlarının hareketleridir. Bu hareketler durgun, ölçülü iseler insanı mutlu yaparlar, çok kızışık iseler mutsuzluk yaratırlar. Onun için mutluluk, ruhun dinginliğidir. Demokritos ruhun bu durumuna euthymia (ruhun iyi durumda olması) diyor. Euthymia’yı insan eylemlerinin son ereği yaptığı için, Demokritos, bundan sonra Yunan ethiğinde başlıca bir anlayış olacak olan eudaiminizm’in ( mutçuluğun) kurucusu sayılabilir. Demokritos’un eudaimonizmi çok temiz ve soylu. Mutluluğa erişmek isteyen, yararına olanla olmayanı ayırt etmeyi bilmelidir. Bunun ölçüsünü de insan, haz ve acı duygularında bulabilir, yalnız, göreli olarak iyi olanla, mutlak olarak iyi olanı ayırmayı da bilmelidir. Göreceli olarak iyi olanla, mutlak olarak iyi olanı ayırmayı da bilmelidir. Göreli olarak iyi olanlar: maddi-duyusal sevinçler, güzellik, şeref ve zenginlik gibi şeylerdir. Mutlak iyi ise, ruhun iyi bir durumda bulunmasıdır (euthymia). Ruh böyle bir durumda olunca, insan yalnız iyi olandan sevinç duyar, kötüyü yapmak şöyle dursun, istemez bile. İnsanın ahlakça değerinin ölçüsü, düşünüşüdür. İnsan dışarıdan bağımsız olarak, sevinçlerini kendisinden devşirebilecek durumda olmalıdır. Mutlu olmak için yapılacak şey, ruh dinginliğine erişmek, bunun için de her türlü sarsıcı tutkulardan, duygulanımlardan kaçınmaktır. Demokritos bu duruma en iyi bilgelikte varılacağı kanısındadır. Demokritos, astronomide Pythagorasçıları bir yana bırakırsak, gelişmenin en yüksek noktasıdır. Ama Demokritos, öbür yandan, doğadan çok insanla ilgilenen yeni bir gelişmenin, başlıca insan sorunu üzerinde duran bir düşünürler topluluğunun da çağdaşıdır.Bu düşünürlere de Sofistler adı verilir.
Demokritos’un doğduğu yer İonia’da Teos ( Urla’nın güneyinde) olmalı. Kendisine “Abderalı filozof” deniyorsa da, belki de sonradan buraya gelip yerleşmiştir.Uzun yolculuklara çıkmış, bütün Yunanistan’dan başka, Mısır’ı, Anadolu’yu, İran’ı dolaşmış. Yurdunda siyaset işlerine hiç karışmamış, köşesine çekilmiş bir bilgin hayatı yaşamış. “Bir tanıtı bulmayı, Pers kralı olmaktan üstün tutarım” dermiş. İlkçağın en büyük doğa araştırıcısı sayılır. “Varolan” ona göre de, meydana gelmemiştir, yok olmayacaktır, değişmezdir, hep kendi kendisiyle aynı kalır. Ama “varolan”ın dışında bir de “varolmayan”, yani “boşluk” da, uzay da vardır.Uzay yüzünden “varolan”, kendileri artık bölünmeyen, görülemeyen kılıklara (ideai) ayrılır.Bunlara da Demokritos atom (bölünemeyen) adını verir. Atomlarda olabilen biricik değişiklik harekettir, yani yer değiştirmedir. Atomların birbirlerinden ayrılmaları, sadece nitelik bakımındandır, sadece büyüklük, küçüklük, yer, düzence vb. ayrılıklarıdır. Onun için Demokritos atomlarda ( bu gerçek varlıklarda) renk, ses, sıcaklık, soğukluk vb. niteliklerin bulunmadığını söyler. Renkleri görmemiz, sesleri işitmemiz, sıcaklığı duyumlamamız, tatlıyı, acıyı tatmamız, ancak, bir duygu yanılmasıdır, bir “karanlık” bilgidir. Duyular, asıl gerçeği, yani nesnelerin artık bölünemeyen son parçalarını (atomları) bilebilecek gibi keskin değildirler. Duyu bilgisi nesnelerin iç dokusunu, gerçek yapısını göremez, bunu ancak düşünen akıl kavrayabilir. Ama bunu söylemekle Demokritos, henüz düşünme ile algı, düşünülen dünya ile algılanan dünya arasında ilkece bir ayrılık yapmıyor; bu ikisini birbirinden ayıran yalnız, keskinlik ve kesinlik dereceleridir. Demokritos Anaxagoras’ın anlayışı ile savaşarak, onun teleolojik açıklama denemesi karşısına çok kesin bir mekanist görüşü koyar: Evren yalnızca atomların çarpışmaları ve birbirleri üzerindeki basınçları ile oluşmuştur; evrendeki oluşa kesin bir zorunluluk egemendir; bütün olup bitenler, nedenlerden zorunlu olarak meydana gelmişlerdir. Böylece Demokritos, Anaxagoras’ın öğretisinde belirir gibi olan erek (telos) kavramını kabul etmediği gibi, rastlantı kavramını da açık olarak reddeder: Rastlantının sözünü etmemiz yalnız bilgisizliğimizden ileri gelir; bir olayın nedenini bilmedik mi, bunu rastlantıyla açıklamaya kalkışırız. Bu görüşüyle de Demokritos mekanist bir doğa biliminin temellerinin atmış oluyordu. Demokritos “ gerçek, atomlar ve atomların hareketleridir” öğretisini ruhu açıklamada da kullanır. Örneğin, algı ile düşünme, bu iki ruh olayı ona göre vücudumuzdaki atomların en incesi, en hafif ve en düzü olan ateş atomlarının( bunlar vücudu sıcak tutarlar, hareketli, dolayısıyla canlı kılarlar) bir hareketidir. Bu da açıkça materialist bir anlayıştır. Gerçi Demokritos’tan önceki filozoflar da “varolanı”, bu arada ruhu da, cisimsel saymakla materialisttirler, ama Demokritos’unki çok bilinçli bir materializm. Demokritos’un ahlak öğretisi de doğa felsefesine dayanır. Kalan birçok fragment’den, onun “doğru bir yaşayışın dayanakları nedir?” sorusunu, kendisinden önceki felsefede bulamadığımız bir ölçüde araştırdığını görüyoruz. Bu bakımdan Demokritos bir geçit döneminin düşünürüdür. Ondan önce başlıca kosmos (doğa) sorunu üzerinde durulmuştu: Demokritos’ta ise insan hayatı ile ilgili sorunlar, kosmos sorunu kadar yer almışlardır. Nitekim Yunan felsefesinin bundan sonraki dönemi de başlıca insan ile ilgili sorunları ele alacaktır. Demokritos’a göre duygular ile istekler de ateş atomlarının hareketleridir. Bu hareketler durgun, ölçülü iseler insanı mutlu yaparlar, çok kızışık iseler mutsuzluk yaratırlar. Onun için mutluluk, ruhun dinginliğidir. Demokritos ruhun bu durumuna euthymia (ruhun iyi durumda olması) diyor. Euthymia’yı insan eylemlerinin son ereği yaptığı için, Demokritos, bundan sonra Yunan ethiğinde başlıca bir anlayış olacak olan eudaiminizm’in ( mutçuluğun) kurucusu sayılabilir. Demokritos’un eudaimonizmi çok temiz ve soylu. Mutluluğa erişmek isteyen, yararına olanla olmayanı ayırt etmeyi bilmelidir. Bunun ölçüsünü de insan, haz ve acı duygularında bulabilir, yalnız, göreli olarak iyi olanla, mutlak olarak iyi olanı ayırmayı da bilmelidir. Göreceli olarak iyi olanla, mutlak olarak iyi olanı ayırmayı da bilmelidir. Göreli olarak iyi olanlar: maddi-duyusal sevinçler, güzellik, şeref ve zenginlik gibi şeylerdir. Mutlak iyi ise, ruhun iyi bir durumda bulunmasıdır (euthymia). Ruh böyle bir durumda olunca, insan yalnız iyi olandan sevinç duyar, kötüyü yapmak şöyle dursun, istemez bile. İnsanın ahlakça değerinin ölçüsü, düşünüşüdür. İnsan dışarıdan bağımsız olarak, sevinçlerini kendisinden devşirebilecek durumda olmalıdır. Mutlu olmak için yapılacak şey, ruh dinginliğine erişmek, bunun için de her türlü sarsıcı tutkulardan, duygulanımlardan kaçınmaktır. Demokritos bu duruma en iyi bilgelikte varılacağı kanısındadır. Demokritos, astronomide Pythagorasçıları bir yana bırakırsak, gelişmenin en yüksek noktasıdır. Ama Demokritos, öbür yandan, doğadan çok insanla ilgilenen yeni bir gelişmenin, başlıca insan sorunu üzerinde duran bir düşünürler topluluğunun da çağdaşıdır.Bu düşünürlere de Sofistler adı verilir.