Kartalların Kurduğu Şehir
İstanbul’un bir kuruluş efsanesi de Bizans İmparatorluğu’nun simgesi olan kartallarla ilgilidir. Derler ki, çok ama çok eski zamanlarda şimdiki İstanbul kentinin bulunduğu yerin her yanı tepeler ve ağaçlarla kaplıymış ve orada kimsecikler yaşamıyormuş. Karşı kıyılarda, o zamanlar Khalkedon (Kadıköy) diye bilinen yerde Büyük Konstantin bir kent kurmak istemiş. Bunun için de gerekli araç gerek ne varsa hepsini hazırlatmış. Tam işe koyulacakları gün bir de bakmışlar ki ortada ne araç var, ne de gereç. Hepsi de yer yarılmış yerin dibine geçmiş sanki. Bu işin nasıl olduğunu kimse anlayamamış.
İkinci gün imparator yeniden araç gereç getirmiş, ama bekçilerin bütün uyanıklıklarına karşın nasıl olmuşsa olmuş, onlar da ortadan yok olmuşlar. Üçüncü gün imparator başka araç gereçler buldurup getirtmiş. Bu kez gece gündüz aletlerin başına nöbetçi dikmiş. Gündüz böylece olaysız geçmiş. Ama gece olunca bir de ne görsünler! Bir kartal ordusu gelip aletlerin üzerine çökmemiş mi! Kartallar ne var ne yoksa kaldırdıkları gibi o dağlık, ormanlık, insansız yere götürmüşler.
İmparator o zaman bu kartalları ilahi iradenin yönlendirdiğini, kentin de oraya kurulmasının istediğini anlamış, Konstantiniyye’nin orada yükselmesi için buyruk vermiş. İmparatorlar, Tanrı tarafından gönderilen bu kuşların anısını yaşatmak için kartalı o günden sonra Bizan’ın simgesi olarak kabul etmişler.
(İstanbul’un 100 Efsanesi – Ferhat Aslan / Kültür A.Ş Yayınları)